Türkiye'nin
bugüne kadar ki gelişmesi ve sorunları: Atatürk İstiklal Savaşını başarıya
ulaştırdıktan ve Cumhuriyeti kurduktan sonra en büyük ve tesirli mücadelenin Türk
ekonomisini canlandırmak olduğunu biliyordu. Fakat memlekette herhangi bir sanayii
kurmak için ne iş adamı, ne sermaye, ne de teknik eleman vardı. Düşündü,
taşındı, bizzat tertip ettiği İzmir İktisat Kongresi ile milli ekonominin ilk
fikriyatını attı.
1923'de toplanan bu 1. Türkiye
İktisat Kongresi'nde "Siyasi ve askeri zaferler ne kadar büyük olursa olsun,
iktisadi zaferlerle donatılmadıkça verimli sonuç alınamaz" demişti.
Bu arada görüldü ki iğneden
ipliğe kadar her şey bu memlekete dışarıdan geliyor. Bunun üzerine mahdut fakat o
zaman için oldukça tesirli, sanayii teşvik tedbirlerini aldırdı.
Uzun harp yıllarının mahvettiği
maddi ve manevi kaynakların kuvvetlendirilmesi için, 10 yıl tutan çalışma ve
denemelerden sonra Sümerbank ve Etibank'ı kurdu.
Bunları bir çok iktisadi Devlet
Teşekkülünün kurulması izledi. İkinci Dünya Savaşı'nın yurdumuzu da etkileyen
sıkıntılarına rağmen, 1950 senesine kadar bu devlet kuruluşları, o zamana kadar
yurdumuzda el atılmamış bir çok sanayi dallarında çeşitli mamüller imal ettiler ve
eleman yetiştirdiler. Savaş döneminde çok sıkıntı çekmememiz, bu kuruluşlar
sayesindedir. Onlar olmasaydı ne olurdu Allah bilir.
Atatürk tarafından öncülüğü
yapılan bu hareket, Cumhuriyetten bu yana Türkiye'nin sanayileşmesine temel oldu. Eğer
Atatürk teşebbüse geçip bu yolu seçmese idi bugün özel sektör olmayacaktı. Özel
sektör KİT'lerden bilgi ve eleman alarak yetişti.
1950'de çok partili döneme
geçildikten sonra özel teşebbüsün gelişmesine önem verildi. Sanayide Devlet'in
yanında özel sektörde yer almaya başladı.
- 1960'lı ve 1970'li yıllarda yerli
sanayiinin kurulmasına ve geliştirilmesine çok önem verildi. Planlı kalkınma
dönemine girildi.
- İthal ikamesi politikası ile yerli
sanayilerin kurulması teşvik edildi. Bu dönemde iğneden ipliğe pek çok sanayi tesisi
kuruldu.
- Bugün büyük sanayi kuruluşu haline
gelen ve ihracat yapan bir çok fabrika o yıllarda kurulmuştur.
Alt yapı yatırımlarında büyük
işler yapıldı. Türkiye karayolları şebekeleri ile örüldü. Barajlar yapıldı,
Elektrik üretimi ve dağıtımı geliştirildi. Demirçelik, petrol rafinerileri,
petrokimya gibi sanayiinin temel maddelerini üreten sanayiler kuruldu.
1980 senesinden sonra ise liberal
ekonomi dönemine geçildi. Bu dönemde de ekonomik hayatta çok önemli mesafeler
katedildi.
- Modası geçmiş olan Türk Parasını
Koruma Mevzuatı kaldırıldı. Kambiyo rejiminde serbestlik başladı.
- İleri Batı ülkelerinde uzun
senelerden beri tatbik edilen KDV bizde de tatbike başlandı ve büyük gelirler
sağlandı.
- Türk sanayi ihracata yönlendirildi.
- Turizm sektörüne gerekli önem
verildi.
- Her türlü haberleşme kolaylaştı.
Telefonla memleket içi ve dışı her tarafla konuşma imkanı temin edildi.
- Elektrik kesintileri önlendi ve
enerji için büyük projelere öncelik verildi.
Fakat hızlı gelişme ve herşeyi
bir an önce yapma heyecanı, bazı önemli meselelerin doğmasına sebep oldu.
- Bütçe açıkları kontrol edilemez
hale geldi.
- İç ve dış borçlar süratle
arttı.
- Tedavüle gereğinden fazla para
çıkarıldı.
- Bu yüzden yüksek enflasyon sürekli
hale geldi.
- Yüksek enflasyon Türkiye'nin AT'ye
katılmasında, dış dünyaya açılmasında en önemli engel oldu.
- Yüksek enflasyon yüksek faize yol
açtı. Bu da iş yapmadan yalnız faizle para kazanma hevesini arttırdı.
Kısaca özetlenecek olursa
Cumhuriyetten bu yana Türk ekonomisi çeşitli dönemlerden geçti.
Cumhuriyetin kuruluş döneminde
sanayinin temelleri Devlet eliyle atıldı.
1950'den sonra Devletin yanında
özel teşebbüsün geliştirilmesine önem verildi.
1960'larda planlı kalkınma
dönemine girildi. İthal ikamesi politikası ile pek çok sanayi tesisi kuruldu.
1980'lerde ise liberal ve serbest
pazar ekonomisi dönemine girildi. Türkiye serbest pazar ekonomisine geçmeye çalışan
bir çok ülkeye kıyasla çok başarılı oldu, önemli tecrübeler kazandı. Dış
rekabette ve ihracatta önemli başarı gösterdi.
1960'lar öncesine kadar Türkiye bir
tarım ülkesi sayılırken bugün bir sanayi ülkesi olmuştur. Bugün Milli gelirin
%31'ini Sanayi sektörü sağlamaktadır. İhracat içinde sanayinin payı 1980'de %36
iken bugün %80'lere yükselmiştir.
2000 yıllara girerken dünyada yeni
bir dönem başlamıştır.
Liberal ve serbest pazar ekonomisi
tek alternatif haline geldi. Dünya ticaretindeki sınırlar kaldırılmakta, pazarlar
bütünleşmektedir. Hızlı gelişmek isteyen ülkeler, eski demirperde ülkeleri de
dahil, dünya ekonomisi ve ticaretinden daha fazla pay alma yarışına girmiştir.
Türkiye 2000 yılına girerken
mevcut ekonomik sorunları biran önce çözmek, ekonomisini güçlendirmek ve Dünya
ekonomisi içinde söz sahibi olmak zorundadır. Bu konuda alınması gereken tedbirler
hakkında görüş ve önerilerimiz ana başlıklar itibarı ile şöyledir;
- Ekonomide devletin rolü
azaltılmalıdır. Devlet mahdut kaynaklarını asıl görevlerini en iyi şekilde yerine
getirmek için kullanmalıdır.
- Hızlı nüfus artışı kalkınmayı
frenleyen en önemli sorundur. Nüfus planlaması konusunda çok ciddi tedbirler
almalıyız.
- İstihdam konusu gelecekte en büyük
sorunlardan biri olacaktır. İstihdam politikaları gelecekteki ihtiyaca cevap verecek
şekilde düzenlenmelidir.
- Hızlı sanayileşme ekonomik
kalkınma istihdam sorunumuzun çözümü için tek çözüm yoludur. Sanayiyi Dünya
rekabetine hazırlamak ve rekabet içinde geliştirmeye devam edebilmek için çok
akıllıca politikalar geliştirilmelidir.
- Enflasyon ekonomik ve sosyal
istikrarı tehlikeye sokan çok ciddi bir meseledir. Bu sorunun üzerine milli mutabakat
içinde büyük bir kararlılıkla gidilmelidir.
- Vergi politikası kamu açıklarını
kapatarak enflasyonu önlemek, devletin daha iyi hizmet vermesini sağlamak ve
mükellefler arasındaki haksız rekabeti gidermek bakımından adil bir şekilde
düzenlenmelidir.
- KİT'ler ekonomiye yük olmaktan
süratle çıkarılmalıdır.
- Eğitim, iktisadi gelişme için bir
ülkenin yapabileceği en önemli yatırımdır.
|
(Vehbi
Koç'un Ekonomik Görüşleri, 4-7 Haziran 1992 yılında toplanan III. İzmir İktisat
Kongresi'ne sunduğu tebliğlerden derlenmiştir.) |
|